The Economist’te yer alan bir makalede, İran ve neredeyse tüm bölgede faaliyet yürüten İran destekli silahlı grupların, İsrail-Hamas çatışmasına yönelik tutumları ve daha geniş çaplı bir savaşın tetiklenme ihtimali mercek altına alındı.
İsrail’in Gazze’ye yönelik hava harekatı tüm şiddetiyle, geride binlerce sivil kayıp bırakarak devam ederken; çatışmanın diğer bölge ülkelerini kapsayacak şekilde daha geniş bir alana yayılma riski uluslararası kamuoyunu son derece tedirgin ediyor. The Economist’te yer alan bir analize göre, “İran, daha geniş bir savaşı tetiklemeden ‘gerilimi tırmandırmak’ istiyor.”
İşte, o makaleden öne çıkan kısımlar:
İsrail-Hamas savaşının, daha geniş bir Orta Doğu yangınına dönüşebileceğine dair uyarı işaretleri uğursuzca yanıp sönüyor. Amerika, Basra Körfezi’ne USS Eisenhower öncülüğünde ikinci bir uçak gemisi saldırı grubu gönderdi. Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken 22 Ekim’de yaptığı açıklamada, “[Çatışmanın] tırmanma olasılığı var” dedi. Blinken, İranlı destekli grupların Amerikan güçlerine saldırma ihtimalinin arttığını vurguladı ve şöyle devam etti: “İkinci ya da üçüncü bir cephenin geliştiğini görmek istemiyoruz…”
“BÖLGE ‘BARUT FIÇISI’ GİBİ”
Lübnan‘da, İsrail’in Amerika’yı kullanarak önleyici bir saldırı başlatabileceğine dair korkular artıyor. İsrail, Lübnan sınırına yakın kasabaları boşalttı ve Başbakan Binyamin Netanyahu, İran destekli bir milis gücü olan Hizbullah‘ın Lübnan’da çatışmaya girmesi halinde, bunun Lübnan için yıkıcı sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. İsrail’in Gazze’ye saldırısını ertelemesinin bir nedeni de kuzey cephesindeki hazırlıklarını güçlendirmek olabilir. İran Dışişleri Bakanı bölgenin bir “barut fıçısı” gibi olduğunu söyledi.
Tahran yönetimi, barut fıçısını ateşleyebilecek kibritlerden birini elinde tutuyor: İran destekli gruplardan oluşan “direniş ekseni”. Hamas, Hizbullah, Irak‘taki çok sayıdaki Şii milis ve Yemen‘deki Husiler aracılığıyla kargaşa yaratma kabiliyeti İran’a, nispeten zayıf olan konvansiyonel askeri kabiliyetlerinden bile daha fazla koz sağlayabilir.
‘DİRENİŞ EKSENİ’Nİ GÜÇLENDİRİR
Hizbullah ve İsrail, birbirlerine karşılıklı şekilde ateş açtılar. Hizbullah’ın 19 kadar savaşçısı öldürüldü. Yemen’in başkentini kontrol eden Husiler, yakın zamanda İran’dan aldıkları üç orta menzilli seyir füzesini ve bir dizi insansız hava aracını İsrail’in liman kenti Eilat‘a doğru fırlattılar (fakat füzeler bir Amerikan destroyeri tarafından durduruldu). Suriye ve Irak’taki İran destekli Şii milisler de Amerikan askerlerinin bulunduğu üsleri defalarca roket ve insansız hava araçlarıyla hedef alarak mücadeleyi genişlettiler. Bunun sonucunda Amerika Irak’taki diplomatik varlığını azalttı.
İran’ın gölge savaşı hassas bir oyun ve vekillerini kontrol edebileceği kesin değil. Amerika’nın üç yıl önce direniş ekseninin beyni Kasım Süleymani‘yi öldürmesinden bu yana İran’ın uyduları özerkliklerini arttırdı. Roketleriyle birlikte savaş tehditleri de savurduklarından, söylemlerinden geri adım atmakta zorlanabilirler. Her biri İsrail ve Batı’ya karşı müdahale için “kırmızı çizgiler” belirlemiş durumda. Müdahalede başarısız olmaları yerel destekçileri nezdindeki güvenilirliklerini zedeleyebilir. İsrail’in Gazze’ye kara harekatı düzenlemesi ellerini güçlendirebilir.
NORMALLEŞME SÜRECİ DURDU
Gazze’deki yangın, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik görüşmeleri -geçici de olsa- durdurdu. Böylesi bir anlaşma Bahreyn, Fas, Sudan ve Birleşik Arap Emirlikleri‘nin 2020’den bu yana İsrail ile diplomatik bağlar kurduğu İbrahim Anlaşmaları‘nda bir ileri adım anlamına gelecekti.
İran’ın Şii Ayetullahları, Sünni liderliğindeki Müslüman devletler ve İsrail daha fazla işbirliği yaptıkça izole olma fikrine katlanamıyor. İbrahim anlaşmalarını gayrimeşrulaştırma çabaları devam ediyor: 18 Ekim’de Suudi Arabistan’da düzenlenen Müslüman dışişleri bakanları toplantısında İran, Müslüman ülkeleri İsrail’e petrol ambargosu uygulamaya çağırdı.
SURİYE-LÜBNAN-İRAN DENKLEMİ
İranlı yetkililere göre, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Hizbullah’a İsrail’e kendi topraklarından saldırma çağrılarına kulak vermek istemediğini söyledi. Esad’a göre Hamas, 2011’de kendisine karşı ayaklananların yanında yer alarak ve onlara sığınma hakkı vererek kendisine ihanet etmişti. Şimdi onlar için savaşmak istemiyor.
Lübnan ise bir başka kurban ve piyon olmaktan korkuyor. Şiiler ülkenin en geniş tabanlı dini grubu, fakat diğer 17 grup da çoğunluğu oluşturuyor. Hizbullah’ın kavgacı konuşmalarıyla ünlü lideri Hasan Nasrallah, çatışmalar başladığından beri Beyrut‘taki sığınağından halka seslenmekten kaçınıyor.
Lübnan başbakanı “savaş ve barış kararının kendi elinde olmadığını” söyledi.
GENİŞ ÇAPLI BİR SAVAŞ İHTİMALİ…
İran’ın vekilleri, Amerikan çıkarlarına ya da muhtemelen İsrail’e saldırırsa, büyük olasılıkla Amerika ilk etapta sponsorları İran’a değil onlara misilleme yapacaktır. Yine de bu yüksek riskli bir kumardır. Rejim daha bir ay önce Amerika ile esir takasını ve dondurulmuş petrol gelirlerinden 6 milyar doların Tahran’a aktarılmasını kutluyordu. Ayetullah Ali Hamaney, Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesinden bu yana ilk kez doğrudan görüşmeleri kutsamıştı. Bazıları yeni bir yumuşamadan söz ediyordu. Şimdi bu durum paramparça olmuş durumda ve felakete yol açacak daha geniş çaplı bir savaş ihtimali, hala çok olası olmasa da azımsanamayacak kadar yakın.
PETROL FİYATLARI YÜKSELİYOR
Bu arada, bölgesel çalkantılar daha fazla nakit anlamına geliyor, en azından şimdilik. Petrol fiyatları 7 Ekim’den bu yana varil başına 5 doların üzerinde artış gösterdi. Amerika gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde enflasyonu düşürmek istiyor ve yaptırımları resmen sürdürmesine rağmen İran’ın daha fazla petrol ihraç etmesine zımnen izin veriyor. Londra merkezli bir petrol analisti olan Ahmed Mehdi, Joe Biden için “İran varilleri çok önemli” diyor. Üretim günlük 3 milyon varili aşarak Trump yönetiminin 2018’de yaptırım uygulamasından bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Mehdi, ihracatın da yıldan yıla üçte bir oranında arttığını söylüyor.