Düşünce ve ifade özgürlüğünün en önemli yayım aracıdır kitaplar. Ve Türkiye hiç kuşkusuz, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda en kötü günlerini geçiriyor. Kitaplar toplanıyor, sansürleniyor, “poşetleniyor”. Daha da önemlisi yurttaşın kitaba ulaşması, ekonomik açıdan zorlaştırılıyor. Tüm bunlarla birlikte telif hakları, korsan yayıncılık ve yapay zekânın gelişimi, tartışmaları daha da harlıyor.
Bu yıl 40’ıncısı düzenlenen Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nın en önemli konukları arasında, Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Başkanı Karine Pansa vardı. Pansa ile yayıncılığın sorunlarını konuştuk.
Son günlerin en önemli tartışma konusu ile başlayalım. Yapay zekâ yayıncılığa zarar Yayıncıların yeni teknolojilere bakıp işletmelerinin farklı yönlerini nasıl etkileyebileceğini sormalarının normal olduğunu düşünüyorum. Dağıtım, pazarlama ve diğer süreçlerin bir parçası olarak yapay zekâyı kullanmakta olan yayıncılar halihazırda var. Açıkçası, telif haklarına saygı konusunda sorular ortaya çıkacak gibi görünüyor çünkü birçok üretken yapay zekâ modelinin, telif hakkıyla korunan kitapları izinsiz kullanarak yapay zekâ araçlarını eğittikleri görünüyor. Bu konuda şimdiden mahkemeye giden durumları görüyoruz. Yayıncılar yazılı eserlere büyük değer katıyorlar ve yapay zekâ şirketleri bunun farkında. İnsanlığın ürettiği en iyi yazılarla yazma araçlarınızı eğitmek istemez misiniz? Bu iyi bir şey, ama bu yazılar bir değere sahip ve lisanslanmalı.
Peki yapay zekâya karşı ne yapmalı?
Ben yapay zekâya “karşı” bir şeyler yapmak meselesi olduğunu düşünmüyorum, ama yaratıcıların telif hakları mevzuatında açık şekilde belirtilen haklarının saygı gördüğünden emin olmak önemli. Bu hakların uygulanmasını sağlamak için sektör içinde işbirliği hayati öneme sahip olacaktır.
Ekonomik kriz en çok kitap fiyatlarına yansıyor. İnsanların kitaplara daha sağlıklı erişim sağlamaları için ne gibi adımlar atılmalı?
Okumayı teşvik etmek için yapılacak birçok şey var. Sabit kitap fiyatı veya kitapta sıfır KDV gibi… Bazı ülkeler gençlere kültürel aktiviteler için kuponlar sağlıyor veya güçlü bir kütüphane ağı olduğundan emin oluyorlar. Kitaplar okuryazarlık için son derece önemli ve hükümetler bir dizi politika aracılığıyla okumayı gerçekten destekleyebilir.
Türkiye’deki yayıncılık dünyasını takip ediyor musunuz? Toplatma kararları, sansürler…
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, IPA’nın çok etkin bir üyesi olması bizi çok şanslı kılıyor, bu nedenle oradaki birçok gelişmeyi biliyoruz. Yayıncılar yayınlama özgürlüğüne ve aynı zamanda okuma özgürlüğüne kendilerini adamıştır ve bazen hassas konuları ele alan yaşa uygun kitapları oluşturmak için büyük çaba harcarlar. Kitapların müstehcen veya uygunsuz olarak değerlendirildiği durumları duyduğumuz tek yer Türkiye değil. Çocukların ne okuyabileceklerini bu şekilde hedef almak başka pazarlarda da meydana geliyor ve ne yazık ki çoğunlukla kötüye kullanılıyor. Genellikle belirli konularda politize edilmiş kampanyaların bir parçası olarak kitabın küçük bölümleri bağlamından koparılıyor. Hassas konular her zaman olacaktır ve çocuklarımızı koruyan yasalar her zaman var, ancak yasaların kötüye kullanılması gerekmemeli; yayıncılar yayınlama özgürlüğüne ve okurlar okuma özgürlüğüne sahip olmalı.
Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli yazar Adania Shibli’nin ödül töreni programdan çıkarıldı. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından, Batı’nın büyük edebi figürlere uyguladığı sansürü de gördük. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?
Öncelikle, savaşın etkilediği bölgelerdeki tüm yayıncılık meslektaşlarımız aklımızda, düşüncelerimizde. Bu yılın başlarında, Rus işgalinin yaşandığı sırada öldürülen Ukraynalı şair Volodymyr Vakulenko’ya Prix Voltaire Özel Ödülü verdik. Ödülünü onun adına Ukraynalı yazar Victoria Amelina Norveç’te düzenlenen törende aldı. Birkaç hafta sonra Doğu Ukrayna’da bir bomba saldırısında Amelina da hayatını kaybetti. Sorunuza gelince, yayıncılık izole bir alan olarak var olmaz ve elbette dünyadaki olaylardan etkileniyor. Bu konuyu Doğu ve Batı olarak görmemeliyiz. Genel Sekreterimiz José Borghino’nun, İsrail-Hamas savaşı başladıktan sonra dediği gibi “Bu uzun süredir devam eden sorunları çözme yeteneğimiz olmadığı için insanlık zayıflıyor.”